Kişisel gelişime direniyor Musunuz?

Daha önceki yazılarımda kişisel gelişime direncin ne olduğu, hangi noktalarda kendini gösterdiği ve özelliklerinin neler olduğu üzerinde durmuştum. Bu yazımda ise kişisel gelişime direncin semptomlarını, belirtilerini ele alacağım; gene Steven Pressfield önderliğinde.

Aşağıda üzerinde duracağım noktaları hayatınızda fazlaca görüyorsanız kişisel gelişiminize direnç gösterdiğinizi düşünebilirsiniz:

ERTELEME:

Kişisel gelişime direncin en sık karşılaşılan belirtilerinden biridir. “Bu gün değil yarın yaparım.”, “Daha sonra hallederim.” gibi cümlelerle kendini gösterir erteleme. Erteleme, kendini masumiyetle birlikte sunar bize. Çünkü, “yapmaktan vazgeçmiyor, sadece erteliyoruz.” Oysa geriye dönüp baktığımızda bu masum ertelemelerin nelere mal olduğunu görebiliriz. Erteleme(procrastination), çok ileri boyutlara taşındığında ciddi bir sorun halini alıp, kendimizle ilgili yetersiz, başarısız, işe yaramaz gibi algılar geliştirmemize yol açabilir. Bu yüzden, ertelemeyi bir fırsata dönüştürmeliyiz belki de ve hemen şimdi başlamalıyız. “Neyi erteliyorum ?” sorusunu sorup kendimize, mazeret üretmeden işe koyulmalıyız.

SEKS:

Seks, normalde çok doğal bir yaşantı iken, bazen kişisel gelişime direncin bir belirtisi olabilir. Kişisel gelişimimiz için gerekli olan çalışmak ve sorumluluk almanın yerine seks bize daha çekici gelir. Çünkü seks çok ciddi bir haz kaynağıdır. Tabii ki her cinsel yaşantı bir direnç göstergesi değildir. Ancak, hayatımızla ilgili ciddi eylemler bir kenarda dururken zihnimiz sürekli cinsellikle meşgulse bir dirençten ve kaçınmadan bahsedebiliriz. Aynı şekilde uyuşturucu, alışveriş, mastürbasyon, televizyon seyretme, yemek yeme, kitap okuma gibi pek çok haz kaynağı da cinsellik gibi değerlendirilebilir.

BAŞIMIZA GELEN AKSILIKLER:

Bazı insanların hayatından aksilikler eksik olmaz! Belki de cümleyi şöyle kurmalıydım: Bazı insanlar hayatlarındaki aksilikleri sürekli gündem yaparlar. Sürekli hasta olmak, kaderin cilveleriyle karşılaşmak, bir şeylere hep geç kalmak vb. birer kişisel gelişime direnç göstergesi olabilirler. Mesele şudur: Hayatımızın merkezinde ne var? İnsan olarak kendimizi geliştirmek mi, başka şeyler mi?
Kişisel dramalar: Bazı insanlar hayatlarını bir drama gibi yaşamaya eğilimlidirler. Hep terk edilmiş, hep aldatılmış, hep yalnız kalmıştır onlar. Onlara sorsanız bütün bu olup bitenlerde hiçbir sorumlulukları yoktur. Onlar kader kurbanıdırlar. Tabii ki insan hayatının her yönünü her zaman kontrol edemez. Ancak çoğu durumda da kader, kişisel gelişimden kaçış aracı olarak kullanılmaktadır.

İLAÇ KULLANIMI:

Steven Pressfield, ilaç kullanma alışkanlığının da bir direnç göstergesi olarak değerlendirilebileceğini düşünüyor. Bununla birlikte zamanın ekonomik sisteminin de hastalık ve ilaç üreticisi olduğunu düşünüyor ki bu bakış açısı beni ona daha da yakın hissettirdi. Mesela düzenli uyumak yerine, baş ağrısı ilaçları kullanan, düzenli beslenmek yerine diyabet ilaçlarına mahkum insanlara ne demeli. Bu demek değildir ki hiçbir ilaç işe yaramaz ya da hastalık yoktur. ancak hastalık da bir direnç göstergesi olabilir.

MAĞDURIYET:

Hepimiz hayatta başkaları tarafından mağdur edilebiliriz. Ancak mağduriyet algısı başka bir şeydir. Bir kendini tanımlama şeklidir. Aynı zamanda bir pasif agresif tutumdur. Etraftaki insanları kontrol etme yoludur. Danışanlarımdan birinin annesini hatırladım şimdi. Şayet çocuklarını kontrol etmekte zorlanırsa hemen hastalanıyor, bayılıyor ve kontrolünü kaybediyordu. Çocukları da “Böyle yaparsam annem üzülür, hasta olur.” diye düşünerek davranışlarını ona göre ayarlamak zorunda hissediyorlardı kendilerini. Sonuç: annenin dediği oluyor ve bağımlılığı artıyor.

EŞ SEÇIMI:

Steven Pressfield’a göre, dirençlerini tanımayan ve onlarla başa çıkmayan insanlar, dirençleriyle daha iyi başa çıkabilen insanları çekici bulabilirler. Ancak ilginç olan şu ki, bunlar eşlerinden bir şeyler öğrenmek yerine bilerek ya da bilmeyerek onların da kişisel gelişimlerine engel olmaya çalışırlar.

KORKU:

Korku, yaşamak istemesek de çok işlevsel bir duygudur aslında. Bize bir sorunun var olduğunu gösterir. Dolayısıyla hayatımızdaki bir değişimle ilgili korku yaşıyorsak orda bizim için önemli bir gelişim fırsatının var olduğunu düşünebiliriz. Ölüm korkusu, yalnızlık korkusu, terk edilme korkusu, reddedilme korkusu gibi korkular en temelde gerçekçi olmalarına rağmen bazen hayatımızı istila edecek şekilde bizi kuşatabilirler.

HAYAL:

Direnç, bize hedef oluşturmak için cesaret veren hayal gücümüzü ele geçirirse bizi hayalperestliğe mahkum eder. Biz de sadece hayal kurarak arzu ettiğimiz şeylerin gerçekleştiği hissine kapılabiliriz.
Eleştiri: Kişisel gelişimi için çaba sarf edemeyen insanlar eleştirilmekten alabildiğine korkarken başkalarını eleştirmekte de alabildiğine hak sahibi olduklarına inanırlar. Eleştirilme şayet gerçekçi olursa bize kendimizle ilgili çok önemli ipuçları sunabilir. Başkalarını çok fazla eleştirme ise kendi sorumluluklarımızdan bir kaçış olabilir.

Kişisel gelişime direnç kendini herkesin hayatında farklı şekillerde gösterebilir. Bu yüzden, dirençlerinizi anlamada kendinizi bu yazıyla(ya da kitapla) sınırlandırmayın. Kendi direncinizle ilgili farkındalıklarınızı da lütfen benimle paylaşın.

Yazar: Uğur Karal

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.